Şiddet kanlı canlıdır.
Şiddetin merhemi ise hülyalı!
Kolonyalist efendi hayallerin gücünü bilir, dünyayı hayallerle idare eder.
Böylece dünyayı cehenneme çevirirken, cennetin anahtarını elinde tutar.
Hayal ve umut, istisna ilkesi üzerinde yükselir.
O yüzden dünyanın müreffeh topraklarında yaşama imkânı piyango gibi dağıtılır.
Bütün o zavallı insanlar; yani yersiz yurtsuzlaştırılmış kitleler, sığınmacılar, mülteciler bu piyangonun kendilerine çıkmasını umut eder.
Bunun için her yolu ölümüne zorlarlar.
Ve yalvarırlar efendiye; "kapıyı aç, bizi içeri al!"
Yüzlerce mülteciyi bütün zorlukları göze alarak Avrupa yollarına düşüren nedir, diye soruyorsanız...
Neden mesela Türkiye'de değil de, ille de Avrupa'da bir gelecek arıyor bu insanlar, diye düşünüyorsanız...
Bu soruya güncel gerekçelerin ötesinde daha derin bir cevap arıyor ve zihinsel -kültürel bir dinamik var mı diye merak ediyorsanız...
Belki buradan başlamak gerekiyor.
Kolonyalizm, sadece "çevre"nin talanından ibaret değildir.
Kolonyalizm, her şeyden önce bir "merkez" inşasıdır.
Dünyanın, kültürün, acıların ve sevinçlerin, hatta doğrudan "insan olma"nın damerkezileştirilmesidir.