Nasıl ballandırarak anlatırız çocukluk hatıralarımızı!
Bayramdı ya...
Kim bilir geçmişin sandığından neler çıkartıp eşe dosta anlatmışızdır...
Fakat bir dakika!
Çocukken bayramlar güzeldi ama çocukluğumuz öyle hep "bayram hali" falan değildi.
Çocuk nedir ki zaten!
Büyüklerin dünyasında küçücük, güçlülerin dünyasında çok güçsüz olduğunu çarçabuk kavrarsın. Sonra tek sığınağına; o güzel masumiyetine saklanırsın.
O yüzden biz yetişkinlerin "mutlu çocukluk anıları"na biraz mesafeyle yaklaşmak gerekir.
Geçmişte de çok sözünü ettim; bu bir tür yetişkin icadıdır.
Sayısız araştırma var bu konuda.
Genç yetişkinler çocukluklarına dair olumsuz hatıralarını yaşları ilerledikçe eğip büküyor, hatta değiştirip olumlu bir hikâyeye dönüştürüyorlar.
Yetişkin hayatımızın yüklerine, sıkıntılarına, çaresizliklerine katlanmanın yollarından biri de bu. Bir çocukluk cenneti yaratmak!
Oysa kimseyi inandıramıyorduk ama çocukken de az dertli değildik!
***
Hatıralar dedim de...
Onları da kesin bir gerçeklik olarak değil fakat tıpkı hayallerimiz gibi görmeli, o halleriyle hayatımızın bir parçası saymalıyız.
Yeni araştırmalar "sahte hatıralar"ın sandığımızdan daha çok yer tuttuğunu gösteriyor.
O da ne mi?