Önce savaş açıyor, sonra "derhal barış" diyorlar.
Önce pusu kuruyor, hemen ardından "uzlaşalım" diyorlar.
Dillerinden insanlık düşmüyor ama Esad'a, Sisi'ye toz
kondurmuyorlar.
Bir kısmı var ki, ayrı âlem! Yaz keyiflerinden zerre taviz vermeden
sosyal medyada "memleket yangın yeri" diye bağırıp
çağırıyorlar.
Tabii sorarsan...
Çok milliyetçiler ama "milliyet"ten anladıkları küçüle küçüle
parti teşkilatı boyutuna indi.
Çok özgürlükçüler, yani politik muarızlarına saldırma noktasında
hiçbir ahlaki ölçü tanımamakta alabildiğine serbestler.
Asıl önemlisi...
Kolayca el ele tutuşup aynı hizada birleşebiliyorlar.
Oysa hani biri ulusalcıydı, öteki demokratik
özerklikçiydi, diğeri neredeyse etnik milliyetçiydi, bir başkası
pek enternasyonal solcuydu.
Meğer önemi yokmuş!
Farklı inançlara sahip olduklarını ve değişmez ilkeleri bulunduğunu
sanıyorduk.
Meğer hepsi bir "işaret"e bakarmış!
Bu tayfaya bakınca, "yahu delirmiş bunlar" diyesi geliyor
insanın.
Birçok dost böyle bakıyor, böyle yazıp çiziyor.
Doğrusu, zamanında ben de cinnet
geçirdiklerini sanıyordum.
Ama bu yanıltıcı bir yaklaşım.
Böyle delilik mi olur?