Bıkmadan, usanmadan yazacağım...
Sizler de çevrenizi bıkmadan usanmadan dikkatli olmaya çağırmalı, uyarmalısınız.
Bizi parçalamak, yıkmak isteyenler...
Farklılıkların üzerinden vurmaya çalışacaklar bizi...
Misafiri düşman; yabancıyı ajan göstermeye çalışarak içimizde çatışma üretecekler.
Nitekim buna çalışıyorlar.
Sanıyorum ki..
Ve ne yazık ki, saati kurdular.
Bunun işaretlerini Suriyelilere yönelik kışkırtmalarda gözlemliyoruz.
En son Karadeniz gezisinde aklı sıra fındık üreticisini etkilemek için kalkıp hiç sıkılmadan "Suriyeli birinci sınıf vatandaş, Karadenizli üretici ikinci sınıf vatandaş oldu, bunun hesabını sormayacak mı?" dediyse...
Durup düşüneceksin.
Düşünmek zorundayız.
Suriyeli cinayetleri sürekli artıyorsa...
Neredeyse her hafta bir il veya ilçede ipe sapa gelmez bir gerekçeyle halk Suriyeli mültecilere karşı kışkırtılıyor, polis ve jandarma onları durdurmakta zorluk çekiyorsa...
Özellikle de kendini CHP'li olarak tanımlayan sıradan insanlar "ne yapıyoruz biz, neye alet oluyoruz?" diye kendilerine sormalılar.
Tezgâh açık çünkü...
Düşman gündelik sıkıntıları ve huzursuzlukları kullanarak insanlığımızı, kardeşliğimizi, merhametimizi yenilgimiz kılmaya çalışıyor. *** Bu noktada devletin üzerine düşen çok görev var.
Hâlâ bir mülteciler bakanlığı oluşturmadığımızı düşünüyorum da, şaşırıyorum.
Topluma düşen görevlere gelince...
Geçmişte epey konuştuk bunları. Yine konuşuruz.
Ama dikkatlerden kaçan bir nokta var ki, çok önemli.
Ne o nokta?
Kimler?
Sayayım...
Lumpenler, masum görünüşlü gençlik çeteleri, bir mahallede veya çevrede oluşan krizi fırsata çevirmek isteyen gruplar, işsizlik veya benzeri nedenlerle kırgınlık yaşayan kesimler, vd.
Dünya egemenleri bir ülkeyi iç çatışmalarla huzursuz etmek istediklerinde bu "malzeme"yi cepheye sürer.
Çoluğumuzun çocuğumuzun; akrabamızın, arkadaşımızın bu provokasyon örgütlenmelerine dahil olmamaları için elimizden ne geliyorsa, yapmalıyız.
Suriyeliler konusu kaşınıyor, kaşınacak.
Kaşımak için uzanan elleri kırmaz veya en azından oradan uzaklaştırmazsak, sonra çok üzülür, fena pişman oluruz.