Haşmet Babaoğlu Sabah Gazetesi

Domates

Birkaç hafta önceydi... İkindi vakti Ayvacık'tan Çanakkale'ye doğru yol alıyordum. Baktım, köylüler yol kenarında bir domates tezgâhı kurmuşlar. Hemen ayağımı gazdan çekip yanaştım. Bilen...

04 Eylül 2017 | 660 okunma

Birkaç hafta önceydi...
İkindi vakti Ayvacık'tan Çanakkale'ye doğru yol alıyordum.
Baktım, köylüler yol kenarında bir domates tezgâhı kurmuşlar. Hemen ayağımı gazdan çekip yanaştım.
Bilen bilir; her yıl temmuz sonuna doğru yeme içme yazarları arasında "Çanakkale domatesinin vakti geldi mi, gelmedi mi?" tartışması başlar.
Dedim, öyle ya da böyle artık vaktidir.
Arabadan indim.
Havayı içime çektim.
Az ötedeki biberlerin ve domates yapraklarının baharatlı kokusu genzimi açtı.
Gölgelik altındaki sedirde oturan bir nene içimde kabaran duyguları şıp diye kavradı.
Nene "gir tarlaya, elciklerinle topla!" der de, durur muyum?
Biliyorum, tarlada geçirdiğim yarım saat geçen yazın en güzel hatıralarından biri olarak kalacak.

***

Bir ara medyada ona buna laf atmayı, yalanlarla ortalığı karıştırmayı zevk edinmiş hakikaten soysuz bir çete vardı.
Beni de akılları sıra "domates yazarı; karınca dinleyen, zeytinyağı uzmanı" gibi laflarla horladıklarını sanırlardı.
Düşündüm de, yine de etkili olmuşlar.
İçimde bir yer kırılmış.
Tabii bir yandan da siyasal gündem öyle baskın çıkmış ki...
Şöyle bir dönüp gözden geçirdim de, yazılarımda ne domates kokusu var çoktandır, ne de karıncalar dolaşıyor.
Domatesler de aynı değiller zaten.
Yaz başında konuştuğum bir ziraatçının sözlerini dikkate alacak olursam durum tatsız. Çünkü domates şekli şemaili aynı kalsa bile niteliği en hızlı biçimde değişen meyve.
Dün "The End Of Food" adlı kitaba göz atarken de benzer bir ifadeye rastladım.
Yazar şöyle diyordu: "Manavdan gidip aldığımız domatesleri birkaç on yıl öncekileriyle kıyaslarsak görürüz ki, sodyum oranları içine tuz basılmış gibi yüksek, A ve C vitamini oranları ise yok denecek kadar azdır. Beslenme uzmanları tv'lerde vitamin ve mineralleri almak için şunu yiyin, bunu yiyin diye konuşuyorlar ama bu gerçeği unutuyorlar."

***

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ne oluyor, ne olacak? 21 Kasım 2024 | 437 Okunma Çığ 19 Kasım 2024 | 386 Okunma ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? 18 Kasım 2024 | 504 Okunma ‘Ben... şey... inanacağım’ 17 Kasım 2024 | 119 Okunma Haftanın notları: Maneviyat ölünce... 16 Kasım 2024 | 172 Okunma