Geçen pazar akşamüzeri saatleriydi. Şehrin pek sevilen döner lokantalarından birinin önünden geçiyordum. Manzara aklımı durdurdu. İçerisi tıklım tıklımdı. Değil masa, tek bir sandalye bile boş bırakılmamıştı. Ellerine birer dürüm ve ayran tutuşturulmuş çocukların neşesi camın ardından bile fark ediliyordu. Anne babalar ise sıkıntılıydı. Lokmalar boğazlarına diziliyordu sanki. Çünkü ayakta bekleyenlerin kuyruğu lokantanın kapısından başlıyor masaların arasındaki boşluklara kadar uzanıyordu. Bir yıl öncesine kadar buraya sık geldiğim için bu rağbetin haklı nedenleri olduğunu biliyorum. Dönerinin lezzeti eşsizdir. Patates kızartmalarının ve tülbent inceliğindeki lavaşlarının da hastasıydım. Fakat izdiham beni yıldırdı. Şimdi önünden geçerken yutkunmakla yetiniyorum.