Dünya değişiyor.
Yani Türkiye'nin meselesi dediğimiz her şey aynı zamanda dünyanın
meselesi...
Karışık mı oldu? Açmaya çalışayım.
Dünyanın "küresel merkez"in tayin ettiği yönde değişmesi
isteniyor.
Fakat malum değişimin kaosa dönüşmemesi için kontrollü olması
gerekiyor.
O yüzden de...
Çok kaba biçimde söylersek, çoktan yıpranmış neoliberal ekonomi
politikalarının küçük düzeltmelerle yoluna devam etmesi...
Çevre ülkelerin korku (planlı şiddet ve kaos) ve haz (dijital
teknoloji, akıllı telefonlar, özgürlük illüzyonları ve sürekli
pompalanan cinsel kimlik kayganlığı) politikaları yoluyla
biçimlendirilmesi...
Ama merkez ülkelerin de asla aşırı kutuplaşmaması (Ki Putin bu yola
girince derhal çevreye/dışarı itilmeye başlandı) üzerine kurulu bir
stratejik çerçevede değişim sürecek İstenen bu!
***
Bunları okuyunca "hah, Haşmet de komplo teorici oldu" diyecek
sersemlere, kurumsal stratejiler ile "komplo teorisi" denilen
şeydeki komplonun bambaşka şeyler olduğunu anlatmakla
uğraşamam!
Kaldı ki, komplo aynı zamanda düzendir.
Bir yerde düzen arıyorsanız, komplo da bulursunuz.
Komplo teorisi ve paranoyak politika (sosyolojik dinamikleri
dışarıda bırakma) bambaşka şeylerdir.
Oysa şimdi bir tür sosyolojiden bahsedeceğim...
Türkiye toplumu ve Tayyip Erdoğan neden 21. yüzyılı şekillendirmek
isteyen güçleri rahatsız ediyor?
Neden bu iki dinamiği (Türkiye ve Erdoğan'ı) ayrı
değerlendiremeyiz?