"Saat 22 gibi yatağa girdim.
Fakat dışarıdan acayip gürültüler geliyor.
Gökyüzünde uçaklar uçuyor.
Nedir bu saatte uçak sesleri, bu saatte neden uçuyorlar, anlamak
mümkün değil. Gürültü gelmesin diye o sıcakta bütün pencereleri
kapadım."
Anlamışsınızdır.
Anlatılan 15 Temmuz 2016 gecesi...
Anlatan Emin Çölaşan.
Dün gördüm bu yazısını.
Neden icap etmiş, neden iki yıl sonra dönüp o geceki halini yazıp
resmetmiş, anlamak zor.
Ama ibretlik bir yazı olduğu kesin.
Bir kenarda siyasal/ sosyal/ ferdi bir psikoloji örneği olarak
kayıt altına alınıp saklanmalı...
Düşünsenize...
Bir zamanlar ana akım medyanın en çok okunan ve sivil/ asker
bürokraside az çok sözü geçen bir köşe yazarı başkent semalarında
jet uçaklarının seslerini duyunca "gürültü" sayıyor ve pencereyi
kapatıyor.
Dahası var.
Saat 23 civarı bir arkadaşı "darbe oluyor" diye telefon ediyor. Televizyonu açıp bakıyor ki, gerçekten de darbe oluyor.
Dışarıda "in cin top atıyor"muş ama bir taksi bulup gazeteye gidiyor.
Sonrası şöyle...
"Gazetedeyiz, patlama sesleri bazen çok yoğunlaşıyor.
Korktuk!..
Ne işe yarayacaksa(!) ışıkları kapayıp karanlıkta beklemeye koyulduk."
Ömrü boyunca tonla darbe görüp sonrasında alkış tutmuş ve hemen aldığı "birifing"lere göre gazetecilik yapmış Çölaşan ve arkadaşları korkmuşlar.
Eh, korkmaları normal, alıştıkları gibi çarçabuk asayişi sağlayamadı darbeciler.
Millet sokaklarda direndi ve onları yendi. *** "Gece saat 02.30 olduğunda darbenin başarısız olduğu artık ortaya çıkmıştı. Bari eve gidip son durumlara televizyondan bakayım, sonra yatıp sabaha biraz uykumu almış olarak uyanırım diye düşündüm."
Bu cümlelerden sonrası kendi aklınca komik ve ilginç saydığı anekdotlardan oluşuyor...
Ama dikkat ediniz...
Cumhurbaşkanı'nın çağrısından ve sokaklardaki direnişten hiç laf yok yazıda.
FETÖ'nün de kelimesi geçmiyor.
Koca yazıda darbeciler bile denmiyor, sadece "darbe"den söz ediliyor.
Eski Türkiye uzun yıllar işte bu bakışın, bu kafanın, millete karşı koyulmuş bu "soğuk mesafe"nin etkisi altındaydı.
Unutmayalım.