Yıllar sonra işte nihayet sonbahar gibi
sonbahar...
Trençkotumun yakalarını kaldırdım, alnıma düşen yağmur damlasını
silmeden bıraktım.
Fidanlığa girip turp fidesi gelmiş mi, sordum.
Gelmemiş.
Sonra "şehir"den çıkıp kentin içine girmek içimden
gelmedi.
Direksiyondaki ellerim ve gaz pedalındaki ayağım beni sanki
kendiliğinden Kanlıca'ya indirdi.
Ziya Osman Saba'nın şiirlerini andırıyorlar
diye kendimi tatlı tatlı kandırdığım evlerin
arasından Boğaz kıyısına inip arabamı park
ettim.
Otoparktaki gençler arkamdan bağırıyorlardı: "Abi biraz bizden de
bahset! Bir de ellerimizle yapt-ı ğımız pekmezlerimiz var, onları
da unutma!"
*** Ziya Osman...