Demek ki, neymiş!
"Ruhen ecnebi" olmak için...
Biraz sıkıştırıldığında hemen memleketinin anahtarını vermeye
kalkışacak kadar zayıf karakterli olmak için...
İçindeki ezikliğe bin bir türlü ideolojik, ekonomik, sosyal bahane
bulmak için...
Şu veya bu toplumsal çevreden gelmek, şuna veya buna bağlı olmak,
hangi giysileri giyip hangi yemekleri yediğin fark etmezmiş!
İşte günlerdir görüp izliyoruz...
Ekonomik darbe girişimi sayesinde apaçık ortaya çıktı ki...
Halkını zenci, kendini doğuştan beyaz sanan sosyal sınıftan
yavşaklarla Fetöcüler arasında zerre fark yokmuş.
Sosyal medyada ve sokakta ettikleri laflar aynı...
Krize bakışları aynı...
Memleketlerinin sıkıntısı karşısında gizleyemedikleri sevinçleri
aynı...
ABD'nin paçalarına tutunup ortalığa tehdit mesajları sallayacak
kadar alçaklaşmaları aynı...
Ha dinden söz etmişsin...
Ha dünyevi şeylerden...
Fark etmiyor.
Çünkü imalat yerleri ve hedefleri aynı.
Batı'nın zihin yıkama tezgâhlarından; neo-kolonyal çiftliğe yerli kâhya yetiştirme okullarından çıkmışlar...
Çünkü misyonları farklı kılıklar içinde dünya egemenlerine hizmetten ibaret.
Önce sosyal medyaya "camilerden sela verin, dolardaki yangın belki söner" diye yazan Fetöcü alçaklara bakın, sonra da yalandan solculara ve sadece kendine demokratlara bakın...
Ve sorun...
Neden benzer eziklikler ve rezil ifadelerle üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri söylüyorlar?
Bu sorunun cevabında hem yakın tarihimiz hem de geleceğimiz yatıyor. *** Elbette memleketin girdiği sıkıntıyı dert edecek, üzülecek, bir hal çaresi bulmak için konuşup çırpınacağız.
Elbette hataları, eksikleri eleştireceğiz.
Ama şu kritik aşamada kalbinde dürüstlük taşıyan her fikirden ve siyasetten eşi dostu, komşuyu, arkadaşı Fetö ağzından uzak tutmak ve tavırlarının neye hizmet ettiğini bıkmadan, usanmadan anlatmak da boynumuzun borcudur.
Ha! "Bizimle birlikte Kıbrıs da batıyor, yazık, keşke kaçıp kurtulsalardı" diyen Cihangir tayfasına ne anlatacaksın?
Boş iş!