Biz yetişkinler...
Konu gençler olunca...
Güzel sözler söylemeyi seviyoruz.
Fakat bir de durup bakmak gerek.
Konuşmadan, plan yapmadan, hayal kurmadan önce gençlerin halleri
nicedir, kafaları nerelerdedir, kalpleri yerli yerinde midir, bakıp
da görmek gerek.
Peki, bakıyor muyuz?
Belki bakıyoruz da, acaba "göremiyor" muyuz?
Bilmem gördünüz mü?
Sosyal medyada bir röportaj videosu dolaşıyor.
Sokaktan geçen gençlere kamera tutmuşlar;
"gençlik nereye gidiyor?" türünden sorular
soruyorlar. Afili bir delikanlı "Türkiye'nin halinden anlamadığını,
her şeyin pahalandığını" falan anlatırken arada "bizim nesil
neyse de bizden sonraki nesiller nasıl olacak, bilemiyorum"
derken yüzünü buruşturuyor.
Röportajcının aradığı cevap konuşan delikanlının arkasındaki
görüntülerde...
Arkada bir ağaç fidanı görünüyor. Etrafı
çerçevelenmiş, süslenmiş, akıl sıra korumaya alınmış. Henüz cılız.
Özene muhtaç.
On beş yaşlarında bir çocuk ikide bir o fidana asılıyor,
üstüne yüklenip yere eğmeye çalışıyor. Ağaçtan ne istiyor,
anlamak imkânsız.