Hali vakti yerinde, estetiğe ve etiketlere pek önem veren, orta
yaşlı ve güzel kadın sabah uyandıktan hemen sonra aynaya bakarken
kaşlarını çatıyor. Sonra şöyle mırıldanıyor.
"Galiba tek kurtuluşum var; birkaç yıl sonra alzheimer hastası
olmak. Böylece hatıralarım silinecek, yaşlandığımı,
çirkinleştiğimi, zenginliğimin beş para etmediğini
bilemeyeceğim."
Önemsiz bir filmin anlamlı bir sahnesiydi bu.
Sahneyi izlerken ürperdim.
Sonra içimden "hep böyle değil midir?" diye geçirdim...
İnsan "selamet"ten çok uzaklaştığını fark ettiğinde umutsuzluğa
kapılır ve artık tek çarenin zihninin "silinmesi" olduğunu
düşünür.
Popüler kültür tarafından sürekli cilalanan bazı
tuhaf "kişisel gelişim" guruları; zenginlik ve ilişki
uzmanları(!), nevzuhur psikoterapistler de aynı işlevi
görüyorlar.
Tuzu kuru sosyal kesimden insanların veya onlar gibi yaşamaya
heveslenenlerin hayal kırıklıklarını ve gelecek kaygılarını
gidermek üzere zihinlerini boşaltıyorlar.
İçine baş döndürücü birkaç aforizma yerleştirilmiş bomboş
zihinler muazzam bir terapi olarak pazarlanıyor.
O kadar ki, kolejlerde "kişisel dönüşüm ve evrenin çekim yasası"
kulüpleri kuruluyormuş.
Diyeceksiniz ki, nihayetinde satan memnun, alan memnun!
Tamam da, şu ömrümde bu akımların her çeşidine başvurup oradan
oraya savrulan dolu insan tanıdım. Fakat hepsi de an geliyor, yeni
hayal kırıklıklarıyla sızlanıyordu.
Bu türden modalar motoru takılmamış asansörleri andırıyorlar.
İçine giriyorsunuz, kapılar kapanıyor, düğmelere basılıyor ve
hiçbir yere çıkmıyorsunuz.
Yukarılar yok!
Zorlayıp kapıları açtığınızda bir bakıyorsunuz ki, asansöre
girdiğiniz yerdesiniz; zemin katta.