Kötülüğün böylesine derin ve örgütlü olmasına akıl erdirmek zordur.
Fetoculuk hakkında kafalarımızın sık sık bulanması bu bakımdan normal sayılmalıdır.
Üstelik muhafazakârlar uzun süre bu yapıyı geleneksel cemaatlar ve tarikatların tartısına vurarak anlamaya çalıştılar.
Bazılarının bugün bile örgütün bir bölümünde "masum bir aldatılmışlık" aramaları bundan...
Oysa bu yapılar alabildiğine modern mesihyanik özellikler taşırlar.
Örgütlenme modelleri, işleyişleri ve hedefleri geleneksel cemaatlerden çok "küresel merkez"in istihbarat teşkilatlarınca geliştirilmiş bir şebeke (network) modeline dayanır.
Geleneğin seyri süluk anlayışı yerine hırçın ve acımasız bir paranoyak hiyerarşiye dayanırlar.
Hayata mana katmak üzerine değil, gelecek kıyamet uğruna mevcut hayatı manasızlaştırmaya yönelik bir söylemleri vardır.
Güzellik, incelik, şiir, derinlik...
Bütün bunlar lider/ hoca/ guru, siz ona ne derseniz deyin, o kişiye aittir; bu yüzden liderin bağlıları zamanla sığ hizmetkârlara, ruhsuz robotlara dönüşürler.
Akıl ve kalp lidere devredilip bağlılar tarafından feda edilmiştir. (Bu özellikleri 15 Temmuz darbe girişiminde anlaşılmadıysa, bir daha anlaşılması güç olacaktır.)
Yeni Çağ dinleri (Modern cults) denen sosyal yapılara yabancıyız.
Bizde ne Scientology gibi yapılar oluştu, ne de "Moon Cemaati" gibi oluşumlar yaygınlaştı. Bu tür şeyler hep Nişantaşı, Alsancak çevrelerinde minik spiritüel eğlencelerden öteye gidemedi.
O yüzden hep İslami geleneğe bakıldı ve parapsikolojik saçmalıkları gözden kaçırıldı.
Daha da beteri şu ki...
Küreselcilerin bu inanç örgütlerini aslında kendi hedeflerine yönelik kurgulayıp kullandıklarını anlamakta geciktik.
Bir İslam ülkesinde insan toplamak için elbette İslami söylem kullanılır, öyle de olmuştur.
Fakat mesela Fetullah'ı 28 Şubat süreci sonrası ABD'ye alma operasyonunda aracı olan kişinin bir Moon müridi Türk olduğunu bile gözden kaçırdık, bu örgütlerin birbirleriyle bağlantılarını ve hepsinin dışarısının "askeri" olduklarını, vatanlarına karşı kayıtsızlaştıklarını kavrayamadık.