Gecenin sabaha yaklaşan saatleri... Belki bir saat öncesine kadar sıkıntılı koşturmalara sahne olan acil servis koridorlarında şimdi çıt çıkmıyor. Doğru zamanı seçmişim, diyorum içimden. Sükûnet içinde bir köşede kendimi dinleme arzusuyla doluyorum. Hemşire serumumu taktıktan sonra kumaş perdeyi çekip ışığı söndürüyor. Ne tuhaf! Doktora görünmeyi hiç sevmeyen, hastanelere eş dost ziyareti dışında uğramayan ben şimdi şu daracık yatakta beş yıldızlı konfor buluyorum. Ah, bir de iki üç yatak ötemde içli içli ağlayan minik kız çocuğunun ateşi düşse!.. Onun için dua ederken ağrılarım haşinliğini kaybediyor, huysuz ve eski bir tanıdığa dönüşüyor. Sonra hemcinslerimin ve kadınların hastalıkla ilişkisini düşünmeye başlıyorum...