Birden gözlerine hüzün bastırıyor...
Yüzünde bir özlem gülümsemesi...
"Ben küçükken..." diye başlıyor cümlesine...
Henüz 6 yaşında oysa...
Biraz sert tutulsa ufalanacakmış gibi görünen çırpı kollarına, bana sakız uzatan minicik ellerine bakıyorum...
Biliyor musun, diyorum, zaten çok küçüksün...
Vazgeçiyor söyleyeceğinden, muzipçe gülümsüyor.
Sağ elinde tuttuğu pofuduk ayıcığa bakıyor ve konunun değişmesini bekliyor.
***
Özlemle geçmişe bakmak...
Küçücük bir çocuğu bile peşinden sürükleyebiliyor işte!
Daha ne kadar geçmişi var ki, demenin âlemi yok!
Aradığını bulamayacağını biliyor zaten...
Hatta mazinin gerçekten özlemeye değer olup olmadığından o bile kuşkuda...
Yüzüne yerleşen hüzün o yüzden...
Aslında "yekpare bir zamanı" aradığını hissediyor.
Saçlarındaki renkli tokalara takılıp kalmış olsa, zaman...
Güzel şeyler hiç gelip geçmese...
***
Ben de öyleyim...
Sohbeti çok sıkıcı biri oldum.
Bu gidişle sadece kendimle konuşacağım...