Haşmet Babaoğlu Sabah Gazetesi

Hayat gelip geçerken-4

Uzaktan bile olsa hiç tanımadığın milyonlarca insanın arasında yaşamak... "Büyük şehir hayatı" dediğimiz şeyin özü budur. Oysa bir köylü, hatta kasabalı için akıl erdirilemez bir...

10 Kasım 2018 | 4.728 okunma

Uzaktan bile olsa hiç tanımadığın milyonlarca insanın arasında yaşamak... "Büyük şehir hayatı" dediğimiz şeyin özü budur. Oysa bir köylü, hatta kasabalı için akıl erdirilemez bir şeydir bu. Böyle yaşanmaz aslında! O yüzden ya bulutsu bir kalabalığın (bizi "çağıran" yüzleri yoktur) içinden geçiyormuş gibi yaparız ya da dış görünüşlere, etiketlere ve davranışlara bakarak onlara birer hikâye yamarız. Hikâyeler mesafenin soğukluğunu aşmakta işe yarar. Ama dokusu sıkı örülmüş bir mahallen varsa, şanslısındır. Hikâyeler ayağına gelir. Küçük bir selamlaşma kocaman bir dünya kurar. Çekişmeler, dargınlıklar, laf getirip götürmeler bile "güvenlik" alanı oluşturur. Yani bilirsin ki, "boşluk"ta yaşamıyorsun! Not: Gazi Çengelköy'e sevgilerimle...

*** Filmler özlenir mi? İnsan bazen geçmişte izlediği filmleri özlüyor. Hele son zamanlarda izlemeye kalkıştığı iddialı yeni filmlerden hayal kırıklığı içinde çıkıyorsa... Bir de bazı filmler vardır, aklımıza takılıp kalmış coğrafyaları andırırlar. Onlar özellikle özlenir. Mesela Kiyurüstemi'nin 1997 yapımı Kirazın Tadı filmi... Mesela Theo Angelopoulos'un 1986 yapımı Arıcı'sı... *** 2011'de not düşmüşüm: "Akşamüstlerinin melankolisi... En güzel günün bile iç sıkıntısıyla kapanmasına yol açan bu duygunun altında ne var? Dünyada bulunmanın yorgunluğu..." Hâlâ aynı yerdeyim, en mutlu günümde bile akşam melankoliyle iniyor. *** Birkaç haftadır müzik dinlerken şarkı formundan uzak duruyorum. Bana öyle gelir ki, en güzel şarkılar bile paçasından aşağı doğru çeker insanı. Duyguların ağırlığı müziğin derinliğini siler. Oyalanırsınız, o an için hoşlanırsınız ama "ruh terbiyesi"ne faydaları yok, zararları vardır. Bir iki hafta dümdüz müzik dinlemek ise kalbi yıkar, zihni tamir eder. Fakat dün Mustafa'nın (Akar) henüz baskıdan çıkan kitabı "Gezegenin Tamahkâr Çocukları"nı okurken şu satırlarla karşılaştım: "...bazen bir Feyruz şarkısı dinletip telefonu kapatıyor hiç konuşmadan, anlıyorum onun aradığını. Bir gün Sarı İmam'ı da alıp Feyruz'u canlı dinlemek için Beyrut'a gitme hayallerimizi hatırlatıyor sürekli." Hadi bakalım! Şimdi Feyruz dinlenmez mi? Dinlenir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ne oluyor, ne olacak? 21 Kasım 2024 | 430 Okunma Çığ 19 Kasım 2024 | 384 Okunma ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? 18 Kasım 2024 | 504 Okunma ‘Ben... şey... inanacağım’ 17 Kasım 2024 | 119 Okunma Haftanın notları: Maneviyat ölünce... 16 Kasım 2024 | 172 Okunma