Malum, Ekrem İmamoğlu nihayet İstanbul'a döndü ve eleştirilere
cevap verdi.
Diyorum ki...
Aklımıza üşüşen ne varsa, bir dakikalığına erteleyelim ve önce
İmamoğlu'nun söylediklerini olduğu gibi kaydeden gazetecilerin şu
dökümünü dikkatle okuyalım...
"Esnafımızla dertleştik.
Üsküdar'da bazı tespitler var.
Yağış az olmasına rağmen malum görüntüyü yaşamak bizi üzdü.
Tespitlerimizi yapacağız.
Ölen vatandaşımız bizi derinden üzdü. Yıllardır can kayıplarıyla
sona eren afetler yaşıyoruz.
Bunu önlemek için geniş düşünmemiz lazım. İklim değişikliği ortada
yoğun yağışlar ortada. Bu konu bir seferberlik konusudur. Yıllar
geçti bu konuda tedbirler alınmadı. Bu konuyu derinlemesine ele
alacağız. Dün olan olay da şu; meteoroloji doğru zamanda doğru ve
önemli uyarıyı yapmamıştır. 12.30'da AKOM'a yağmur uyarısı o da
orta şiddetli 40 kilo ve altında bir uyarı gelmiştir.
114 kilo yağmur düşmüştür bulunduğumuz alana. Dün 4 bine yakın
çalışma arkadaşımız sahada çalıştı."
Bunca kafa, malumat ve laf karışıklığı normal mi?
Değil.
Bu çelişkiler manzumesi başkanın tedbir almayışının ve sel olunca tatilden apar topar dönmeyişinin mahcubiyetinden olabilir mi?
Hiç sanmıyorum.
Zaten eleştirileri "anlayış"la karşıladığını dahi ima etmedi. Mahçup olsa, bunu bir biçimde belli ederdi. Tersine eleştirileri "boş konuşma" olarak niteledi.
Soruları önceden alıp çalıştığı TV programı hariç İmamoğlu'nun altı yedi cümleyi düzgün söylediğini gördük mü?
Ben Google'dan da baktım, rastlayamadım.
Hep böyle İmamoğlu.
Neden peki? *** Az yağış diyor...
Sonra olağanüstü yağmur yağdığını söylüyor.
Hem iklim değişikliğini, hem tedbirsizliği, hem meteorolojiyi, hem AKOM'u suçluyor. (Oysa geceden telefonlarımıza bile uyarı düşmüştü!) Seferberlik diyor ama böyle bir zamanda kendisinin hemen atlayıp şehre gelmek için seferber olmadığı gerçeğini hiç umursamıyor.
Ben size işin gerçeğini söyleyeyim...
Hep böyle olacak.
İmamoğlu, şehirdeyken de "tatil" yapacak.
Yani hep geçiştirecek...
Laflar, imajlar, haller tavırlar hep bunun için...
Plan buydu zaten.
İstanbul'u yönetmeye değil, durumu "idare etme"ye yönelik bir stratejiyle zaman geçirecek...
Peki ne için, ne zamana kadar?
Hedef ne?
Düşünülecek esas konu odur.