Dikkatinizi çekiyordur...
Şehrin her köşesinde pıtrak gibi tatlı salonları açılıyor, memleketin bütün yerel tatlıları arzı endam ediyor.
Üstüne hanımların işçilikte birbiriyle yarıştığı kek ve pasta dükkânları ve kafelerekleniyor.
Bazı caddelerin manzarası şöyle...
Bir kafe, bir tatlıcı, araya bir dönerci, tekrar bir kafe, bir tatlıcı daha...
Ne oluyoruz yahu?
Uzmanlar "şekeri kes, tatlıdan uzak dur" diye bas bas bağırıyor; tatlıyla kilolar ve sağlıksız metabolizma arasında doğrudan bağlantılar kuruluyor ve biz bunları dinleyip, üstüne çok da hak verip sonra tatlılar; şekerler içinde yüzüyoruz.
Hem Canan Karatay'la hem de karbonhidratlarla anlamsızca aşk yaşayan bir toplum.
Çok tuhaf!
Aşırı kontrolsüzlük diye bir şey varsa, bu tablo onu gösteriyor.
Aslına bakarsanız...
Günümüz hayatında iş yaşamı (medarı maişet motoru) haricinde "kontrollü" olabildiğimiz alanlar ne kadar az.
Bol bol parlak laflar ve bir tür sarhoşluk halinde süren gündelik hayat...
Olay bundan ibaret!