"Birlikte çalışmamız gerek" dersiniz.
"Hayır" deyip, düzeltir: "Benimle çalışman gerek!"
Tabii hepsi bu kadar açık sözlü olmaz.
Yine de hemen anlaşılırlar.
Arkadaş olursunuz fakat her an sizin dostluğunuz ve
dürüstlüğünüzden şüpheleniyormuş gibidir.
O yüzden sık sık dünyaya bakışınızın ve pek çok tercihinizin ortak
olduğunu belirtmek zorunda kalırsınız.
O yine de dudak büker: "Aynı yere bakıyoruz ama farklı
pencerelerden. Bu bazen problem yaratıyor."
Ya özel ilişki?
Eyvah!
Birlikte yürürsünüz geleceğe doğru.
Fakat o sürekli "uygun adım" yürümediğinizden şikâyet
edecektir.
***
Tanıdınız değil mi?
Ve nasıl da çoklar!
Hatta belki siz de onlardan birisiniz.
Etrafını, özellikle de yakın çevresini sürekli kontrol altında
tutma hastalığı, yani yaygın tabirle "kontrol deliliği" aslında
mükemmeliyetçi/ otoriter kişiliğin bir veçhesidir.
Çok yorucudur.
Hem kendisini, hem de etrafındakileri yorar.
Bir yandan da çevresindekilere verdiği güvenlik duygusuyla ciddi
bir bağlılık oluşturur.
Sonra ayıkla pirincin taşını!
Çevredekiler büyümez, "ham" kalır, kontrol delilerinin payına da
hayal kırıklıkları düşer.
Neden mi?
Aslında nedeni çok açıktır.
Mükemmel bütünlük şu yeryüzünde yalandır; tam kontrol imkânsızdır;
hayat hep eksiktir, eksiklidir, ancak ölünce tamamlanır.
Dolayısıyla kontrol delisi tipler için hayal kırıklığı, dahası
derin güceniklik duygusu mukadderdir.