Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın BM konuşması yine "çok oldu", çok güzel ve sarsıcı oldu...
Hiç şüphe yok ki, iki gündür dünya egemenlerinin karınlarında kramplar dolaşıyor.
Nihayetinde "Dünya beşten büyüktür"ü hâlâ sindirememiş adamlar bunlar...
Ve Erdoğan bu kez onlara dümdüz bir samimiyetle sordu:
"Merak ediyorum, bu İsrail devletinin sınırları neresidir?"
Anlamak istemeyene ne anlatsak boş ama bu soru menfaat dolu diplomasi piyasasını yerle bir eden bir sorudur.
Hakiki bir adalet arayışının ifadesidir.
Yakınmaları boş Genel Kurul salonunun duvarlarına çarpıp yankılanmadan soldu.
Hele "büyük devlet" havasındaki ülkelerin yöneticileri (lider başka bir şey!) böyle bir teşebbüsün kıyısından bile geçmediler.
Geçemezler de...
Tabudur çünkü.
Barıştan söz ederler ama sorunun "Filistin sorunu" değil, basbayağı İsrail sorunu olduğunu dile getiremezler.
O halde, şunu da bilelim...
Bu soruyu örtmek ya da bedelini ödetmek isteyecek güçlere karşı Cumhurbaşkanımızın yanında saf tutmak insan olanın boynuna borçtur. *** Erdoğan'ın BM konuşması üzerine TV'lerde ve basında çok şey söyleniyor ve yazılıp çiziliyor.
Ama genellikle dikkatlerden kaçan/kaçırılan bir kritik nokta daha var:
Nükleer meselesi.
Yanlış anlaşılmasın, nükleer enerjiden değil, nükleer silahtan söz ediyorum.
Cumhurbaşkanı ilk işaret fişeğini 4 Eylül'de atmıştı:
"Birilerinin elinde nükleer başlıklı füzeler var ama istiyorlar ki benim elimde olmasın. Ben bunu kabul etmiyorum." Devamını BM Genel Kurulu'nda getirdi Erdoğan:
"Nükleer güç sahibi ülkeler, buna sahip olmayanları tehdit ediyor. Bu adaletsizlik dünyanın geleceğini tehdit ediyor."
Çok net!
Erdoğan böylece geleceğin en sıcak tartışmasına kapı açtı.
Başka cesur liderler de çıkarsa, açılan bu kapıdan "yepyeni bir dünya düzeni"ne girilecektir.
Yaşayıp göreceğiz.