PAZAR SÖZLÜĞÜ:
ARDIÇ. Tepenin üstünde öyle tek başına bırakılmış olmanın
hissiyle etrafı kucaklamak için kollarını yana açmış bir servi.
Tamam, cümlenin ilk bölümü benim yorumum ama servi kısmı
doğru! Cupressaceae/servigiller familyasından Juniperus
cinsine ait bir ağaç. Fakat çoktandır küsler. Ne
biz gölgesine uğruyoruz ne de ardıç kuşları ağacın
meyvesine... Oysa yaşamak ve çoğalmak için kuşlara muhtaçlar.
Meğer ardıç kuşları da lakayt sevgiliymişler. Şimdilerde ağacın
dikenlerine katlanıp meyvesinin tohumlarını etrafa saçmaktansa,
bizim çöplüklerimizde eşeleniyorlar.
AYNA. Oradaki sahiden ben miyim? Ursula K.Guin ne güzel
ve nasıl ironik biçimde anlatıyor: "Kediler ve köpekler bizden daha
aklıllı. Aynaya bir kere, yavruyken bakıyorlar. Çok heyecanlanıp
arkasındaki yavru hayvanı yakalamak için dört dönüyorlar... Derken
dank ediyor. Bir numara bu. Sahte. Bir daha dönüp bakmıyorlar.
Kedimin gözleri aynada benimkiyle buluşuyor ama asla kendi
gözlerine bakmıyor."
BÜYÜK BEKLEYİŞ. Sonsuz bir zamanda yaşıyormuş gibi hayaller ve
oyunlarla geçen çocukluktan çıkış. Ummak, özlemek, aşık olmak,
kendini olur olmaz şeylerle (işle mesela) avutmaya çalışmak...
Hepsi bekleyiş! Bazıları buna "ölümü bekleyiş" diyor. Ben "yeniden
buluşmayı"; doğumun bizi kopardığı esas hayatımıza dönmeyi bekleyiş
olarak görüyorum.
İNSANLAR. "İnsanlar kurt, insanlar fil, insanlar tilki/Açmayan
gül, ötmeyen bülbül, yeşermeyen sevgi." (Ziya Osman Saba)
KİLO VERMEK. Modern insanın gözde oyunu. Dikkatinizi çekiyor
mu? Hafifçe kilolu olanlar bundan gizlice memnunlar. Çünkü tıpkı
zenginler gibi harcadıklarında mutlu olacakları bir "servetleri"
var.
MIZMIZLIK. Hayata tutunamayanların birbirine tutunma çabası.
Umutsuz ve umarsız ilgi davetiyesi.
RİSK TOPLUMU. Global kapitalizmin gündelik yaşamı. Toprak
güzel kokuyor fakat sürekli ayaklarımızın altından kayıyor.
Şemsiyeler pek şık fakat yağmur mevsimi hiç geçmiyor, her an
sağanak boşalabilir. Gelecek mi? Biraz proje, biraz
kumar, çokça endişe; yani başlı