"Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen İnsanlık, dün hayata gözlerini yummuştur.
Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet, İnsanlık artık aramızda yok..."
Oğuz Atay okurları bu satırları hemen tanımıştır, eminim.
Tehlikeli Oyunlar'ın pek tanınmış bir bölümüdür.
Oğuz Atay tatlı bir dalgacılıkla "İnsanlık"ı küçük bir kasabada doğmuş, kendi halinde biri olarak tasvir eder. İnsanlık'ın sonunu getiren hastalık da manidardır; zamanında dünya savaşlarından birinde cephede üşüttüğü ciğerleri bir daha iflah olmamıştır.
Hani şimdilerde sık sık "İnsanlık Doğu Guta'da öldü" veya "Yapay zekâ insanlığın sonu olacak" gibi haber başlıklarıyla andığımız insanlığa...
Var mı öyle bir şey? Yok.
Olmadı. Olamadı.
Çünkü alabildiğine bulanık, sınırları doğru çizilmemiş bir "biz" tarifi içimizdeki halis duyguları suiistimalden öteye gidemiyor.
Hiç şüpheniz olmasın ki, bu kavram ne zaman vitrinde boy gösterse...
Dünya egemenleri "yine kandırdık!" diye ellerini ovuşturuyor. *** Dün gördüm...
Microsoft'un Yapay Zekâ Birimi'nde kıdemli araştırmacı olan Ece Kamar'a "yapay zekâ/robotlar insanlığın sonunu getirecek mi?" diye sormuşlar.
Ece Kamar tuzaktan kaçıp "insanlar"dan söz etmeyi tercih etmiş.
Eh, gidişatın geniş kitlelerin yavaş yavaş ıskartaya çıkartılması ve biyolojik bedenin hırpalanmasına doğru olduğunu; buna karşılık geleceğin "seçkin insanlar"ının refah ve gücünün artacağını çocuklar bile biliyor.
Uzman bilmez mi?