Artık farkındayız...
Güzellik, hoşluk, hoşnutluk bir kadraj meselesi olup çıktı.
Çerçeveyi biraz geniş tuttuğunda işler değişiveriyor.
Gülümseyen bir yüzün hemen arkasında ağlayan gözler; sevinçli bir ortamın biraz yanında yas tutan insanlar var.
Kadrajı hep dar tutman ya da iyi tarafa çevirmen gerekiyor.
Yani hayatımızla manzara fotoğrafları arasında pek fark yok.
Kamerayı sağ tarafa çevirirsen her şey çok güzel: Yeşillikler ve sis içinde durgun bir göl...
Sol tarafa çevirirsen eyvah! Çöp yığınları, göl kenarına sıra sıra dizilmiş çirkin evler ve hatta daha uzakta bir taş ocağının çıplaklığı...
***
Lafı Instagram'a getireceğimi anlamışsınızdır.
Çünkü pek sevdiğim ama zaman zaman şüpheyle yaklaştığım bu sosyal medya/fotoğraf paylaşım sitesi tam da sözünü ettiğim noktada önümüze ciddi sorular koyuyor.
Malum, kadraj pek dar orada! Üstelik tatsız renkler bile filtreleniyor.
Hatırlarsınız...
Acaba hayatlarımızı fotoğraflar üzerinden tashih etmeye mi başladık diye sormuştum ya...
Bazen, keşke diye geçiriyorum içimden; keşke öyle olabilseydi!
Çok beğenilen bir fotoğraf kendimizi de beğenmemize yol olsaydı...
Oradaki mutluluk fotoğraflarımız hayatımızdaki mutsuzlukları silip geçseydi...
Bazı davranış bilimciler şimdiden uydurulmuş (fake) sosyal medya hayatları üzerine çalışmaya başladılar. Çünkü çok sayıda ergenin sadece Instagram'da "yaşıyor" olması alarm sebebi sayılıyor.