İran'da geçen perşembe başlayan olaylar dünyanın, bölgenin ve Türkiye'nin geleceği için çok kritik bir nitelik taşıyor.
En başta şunu vurgulayayım...
Yaygın bir entelektüel kanaat var; tarihsel ve kültürel dayanakları güçlü bir kanaat.
Deniyor ki, İran, bir imparatorluk bakiyesi. Kadim bir devlet birikimi ve çok derin/ dikey bir toplumsal kültürü var. İran genç kuşakların sandığı gibi Pehlevi hanedanı ve ardından gelen İslam Cumhuriyeti geleneğinden çok daha fazlasına sahip bir devlet.
Yani İran'da ortaya çıkan kaos kışkırtmaları daima bu derinliğe çarpar, kolay kolay Irak veya Suriye'ye benzemez.
Şimdi İran'dan gelen haberlere baktığımda, bu yaygın entelektüel kanaatin ciddi bir sınavdan geçmek üzere olduğunu düşünüyorum.
Acaba rejimin kitlede yarattığı yorgunluk bir yandan da bürokratik derinliği törpülemiş, toplumun sıkı dokunmuş bağlarını gevşetmiş midir?
Üstelik işin içinde çok ciddi bir dış parmak var!
Hepsini yaşayıp göreceğiz, sanırım.