Geçen gün tarihçi dostum Barış Ertem'le laflıyoruz...
Konu Navaz Şerif'in yargı darbesiyle düşürülüşü.
İngiltere'ye "sen aradan çekil" mesajı; Çin'in İpek Yolu projesine çelme, vd.
Fakat aynı anda dijital medyaya başka ilginç haberler yağmaya başlıyor.
Mesela ABD Pasifik Donanması Komutanı her nasılsa "Trump emir verirse, kısa sürede Çin'e nükleer müdahalede bulunmaya hazır oluruz" diyor. (Sonra donanma sözcüsü işi toparlamaya çalıştı ama laf ağızdan çıkmış, dünya kulak kabartmıştı.)
Yetmiyormuş gibi...
Birleşik Krallık (İngiltere) da inşa etmekte olduğu uçak gemilerini Güney Çin Denizi'ne göndereceğini açıklıyor.
Barış'a ne diyorsun diye soruyorum.
Eh, diyor; hemen şu sıralarda Kuzey Kore bir füze denemesi daha yapar.
Üzerinden iki saat bile geçmeden haber geliyor: K. Kore en uzun menzilli füze denemesini başarıyla tamamlıyor.
Yani olaylar artık çok hızlı gelişiyor, bağlantılar açıkta seyrediyor.
İyi de bütün bunların sonunda ne olacak?
Belki tam bu noktada bir parantez açmam gerek...
Çünkü parçaları peş peşe koyunca belki absürt fakat aynı zamanda net bir tablo ortaya çıkıyor.
İnsan ister istemez soruyor: Bu Kim Jong bir android mi? Uzaktan kumandalı olabilir mi?
İtiraf edelim ki...
K. Kore, yıllar boyunca vaktini bir saatli bomba gibi bekleyen kurgu bir devleti andırıyor.
Tabii iki binli yılların başlarında Sydney'de bir uluslararası toplantıda Kissinger'in bir gazetecinin "Üçüncü Dünya Savaşı çıkar mı?" sorusuna "kesin" cevabını verip tetikleyicinin Kuzey Kore olacağını söylemesi de aklıma gelmiyor değil.