Camı buğulanmış tezgâha baktım...
Tencereler kaynıyordu...
Dışarıda mart soğuğu...
Yarısı açık kapıdan içeri girdim, selamlaşma faslı ve sonra gıcırdayan ahşap basamaklardan üst kata çıkış...
Hekim dostumuz Ahmet Rasim Küçükusta'nın "güçlendirilmiş bağışıklık sistemimizin olmazsa olmazı" diye anlattığı ve en son on yıl kadar önce içtiğimi hatırladığım kelle paça çorbasını istedim...
Garson az sonra masama beyaz çukur tabakta terbiyeli çorbayı bıraktı.
Görüntüsünün iştah açıcılığı tartışılmaz.
İlk kaşık...
Bekleyiş...
Bir kaşık daha...
Terbiyesi leziz ama niye tadı ve kokusu bu kadar "yabancı" geliyor bana?
Olacak...