Sistem yolun sonuna geldi.
Uzatmaları oynuyor.
Keşke yüzyıllardır sömürdüğü mazlum halklar kalkıp
Batı'ya "Hoop! sen artık kenara çekil!" diyebilseydi...
Keşke, cilası dökülen yalan tarihi ve tıkanan
finans-kapital sistemini fırlatıp atacak olan onlar
olsaydı...
Ama görünen o ki...
Bu işi de Batı yapacak!
Yıpranmış elbiselerini, yaşlanmış maskesini, "tarihin çöplüğü"ne
atıp yeni yüzü ve vaadleriyle yoluna devam edecek.
Şu sıra sancısını yaşadığımız ne varsa...
İşte bu yüzden...
Büyük çalkantının ardından gelecek yeni düzen içinde eski
merkez (Batı) yine merkez kalsın diye...
Söyleyeceğim hiç hoşunuza gitmeyecek ama...
Yeni dünya düzeni
tasarımcılarının zihinlerin kontrolü konusunda pek
bir sıkıntısı yok.
Ara ara inançlı toplumlardan ve en çok da İslam'dan korkuyorlar, bu
doğru.
Ancak modern insanı en zayıf
yerinden yakaladıklarını biliyorlar.
Neresi orası?
Birincisi, sağlık (ölüm) endişesi...
Bunu pandemide test edip onayladılar.
İkincisi ise, borç bağı...
Global enflasyon ortamında bu bağın nasıl berbat bir tasmaya
dönüşeceğini anlatmama gerek var mı?
Yeni dünya düzeni tasarımcıları için esas engel
milli devletler...
Zorlanıyorlar.
80'ler, 90'lar ve 2000'lerin başındaki malum neoliberal
gevşeklikler sırasında gördüler ki, millilik öyle kolay kolay
söndürülemeyen bir ateş, sert bir direnç noktası...
Bu işi çözmelerinin yolu "barış" dönemini bitirmekti.
Yani savaşı dünya sisteminin merkezine;
Batı'ya taşımak gerekiyordu.
Acı reçete...
Ama küresel seçkinlere koyar mı hiç!
Uygulamaya geçtiler bile...