Unuttuklarımız oluyor...
Hatırlatıyorum.
Bir de yaşarken gözümüzden kaçırılan fakat şeytanın
gizlendiği ayrıntılar var.
Onları da sık sık buraya taşımak zorunda kalıyorum.
Çünkü artık öyle bir dünyada yaşıyoruz ki...
Unutuşun sarhoşluğuna kapılırsak, yanarız.
Önce şunu söyleyeyim...
Bizim bölgemizde herhangi bir ülkeyi (ve elbette Türkiye'yi
de) "kimyasal kullanmak" gibi iftiralara maruz bırakmak
öyle basit bir siyasi sersemlikle açıklanamaz.
Bir operasyonun başlangıç ayağıdır.
Arkası çok karanlık, çok pis, çok tehlikeli
hesapların dışa vurumudur.***
Rafid Ahmed Alvan el- Cenabi'yi tanıyor musunuz?
Nereden tanıyacaksınız ki...
Aklınızda bir çağrışım yapmaz.
Irak'ın işgalini bir film gibi izledik ama yüzleri
gizlenen aktörlere dönüp hiç bakmadık.
Baktırmazlar.
On yıl sonra kadar medyalarına küçük bir haber
düşerler: "Amerikan yönetimine ülkesinin kimyasal ve
biyolojik silahlar ürettiği bilgisini veren Iraklı kimya
mühendisi, yalanını kabul etti."
El-Cenabi o kişidir işte!
Koskoca ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın hiç utanmadan BM'ye
Irak'ın "tehlikeli silahları olduğu hakkında sağlam kaynağımız"
diye sunduğu operasyon figürü...
Bu adam 2011'de, İngiliz gazetesi Guardian'a, "Bana bir yalan
söyleyerek Irak rejimini devirme şansı verilmişti. Irak'a bir parça
da olsa demokrasinin gelmesine neden olmaktan gurur duyuyorum"
demişti.
Hainlik böyle kurgulanıyor işte!
Irak'ın hâli ise ortada...
Tabii El-Cenabi gibi gizli satılmışlar kadar açık siyasi
kimliklerin iftira ve yalanları da önemli...
Irak'ın işgali dedim ya...
O gevşek ve gevrek sırıtışlı İngiltere Başbakanı Tony
Blair'i unutabilir miyiz?
İşgalden önce kendi parlamentosuna sunduğu "Irak 45 dakika içinde
kitle imha silahını harekete geçirebilir" raporuna sonradan müthiş
bir kayıtsızlıkla "yanılgıydı" deyip geçen adam...
Yani anlayacağınız...
Ülkesinin askerine, polisine ve temel
kurumlarına iftira atanları görünce,
bir durun...
İster içinizden, ister yüksek sesle "Kimin adamları
bunlar?" diye sorun...
Cevabı şıp diye bulacaksınız.