Trump'ın yüzünü klozet kapağı yapmış.
Kapağı açınca Trump'ın etrafı dişleriyle kaplı koca ağzını görüyorsunuz...
Anladınız siz onu...
Ucuz ve pespaye bir gönderme.
Adamlar sanat eseri diye sergiliyor.
Hedef Trump olunca, izleyicinin gönlünü çalmak kolay.
Hele bir de eser ta New York'lardan bizim Contemporary İstanbul'a gönderilmişse, burun kıvırmak olur mu hiç!
Tabii bizim "çağdaş sanat"a gönül verince pek çağdaş olunacağına inananlar tayfası bayıldılar bu "çalışma"ya.
Bu eserin "bir özgürlük sembolü" olduğunu düşünenler dahi varmış.
90'lardan bu yana medyada bu işlere destek çıktım.
Ha! Artık bütün dünyada bu yolun tıkandığını, ortalığı kopya işlerin, uyduruk iddiaların doldurduğunu görmemem için de kör olmam gerek. Ama nihayetinde sanat piyasasında hareket sürüyor, burjuvazi alışverişte görünüyor, ziyaretçiler de instagram için çılgınlar gibi fotoğraf çekiyor.
Sonuçta, oradaki herkes memnun.
İyisi mi, ben esas konuma döneyim...
Trump'ın klozetleştirilmesi kolaycılığının siyasi kanaatlarımızın altındaki sahtekâr hesapçılığa dikkat çekeyim.
Trump'ın sahneye iki devasa kötülük kaynağı arasındaki büyük kavgayı gizlemek için sürüldüğüne eminim. Onun tuhaflıklarına bakanlar nasyonalist Pentagon ile paranın sahibi olmayı sürdürmek isteyen globalistler arasındaki şiddetli kavgayı göremiyorlar. *** Obama, Clinton ve diğer globalistler Trump sayesinde şimdiden kendilerini temize çektiler bile...
Şimdi kim hatırlıyor Obama zamanında ABD'nin dünyanın dört bir yanında giriştiği katliamları?
Bunu anlamak için Obama döneminde Afganistan'da gerçekleştirilen (Libya, Somali, Suriye'yi saymıyorum) katliamlara bakmak bile yeterli olabilir ama kimin bakmaya niyeti var?
Son zamanlarda sürekli bahsettiğim için bazen "zihinler nasıl düzenlenip böyle başarılı biçimde yönetiliyor, bu gerçekten doğru olabilir mi?" diye soran okurlar var.
Uzun konu ama şöyle düşünmekle başlayabiliriz:
İstanbul'da, Londra'da, Stockholm'de, Kuala Lumpur'da bir çağdaş sanat sergisinde Obama veya Clinton yüzlü klozet kapağı görebileceğimizi düşünebilir miyiz?
Düşünemiyorsak, neden?