Tamam, unutkanız!
Bir de üzerine olayların hızlanması binince bir tuhaf olduk.
Sanki her şey her sabah en baştan başlıyormuş gibi bir
havadayız.
Mesela CHP'liler durup dururken bu sabah saçmalar hale gelmişler
gibi...
Kılıçdaroğlu ilk kez 15 Temmuz'un üzerini örtmeye kalkışmış,
birdenbire "kontrollü darbe"den söz etmeye başlamış gibi...
Sürekli "derin CHP" imiş gibi yapan Baykal daha yeni lafları
eveleyip geveler olmuş gibi davranıyoruz.
Oysa yanlış!
Ciddi hata!
Çünkü uzun bir stratejik çalışmanın sonuçlarıyla karşı
karşıyayız.
İşin doğrusu, CHP'nin 2010 baharında kaset komplosuyla nasıl
"küreselci çete-Fetö ittifakı" tarafından kontrol altına alındığını
unutmaya hakkımız yoktu.
Ama galiba unuttuk.
Kılıçdaroğlu'nun yalanlarına ve çarklarına gülerek oyuna
geldik.
Şimdi de bu kontrollü parti kalkmış bize "kontrollü darbe"den söz
ediyor.
***
27 Ekim 2016'da, yani kanlı darbe girişiminden sadece üç ay sonra,
yani kamuoyu hâlâ "Yenikapı ruhu"yla oyalanırken bu köşede şöyle
yazmıştım: "Bakıyorum da, sanki 15 Temmuz'un acısı, anlamı ve
tarihsel yeri değişsin isteniyor.
CHP Genel Başkanı ısrarla Fetö'cülerin mağduriyetinden söz ediyor.
Mağdurların sayısını bir milyona kadar yükseltti. Son grup
toplantısında işi 'darbeyi AKP yaptı' noktasına kadar getirdi."
Şimdi söyleyin, o günden bu güne gerçekten değişen ne var ki! Ana
muhalefet liderinin "Darbeyi AKP yaptı" kabalığından daha
inceltilmiş bir iddiaya, yani "kontrollü darbe" deyimine geçmiş
olması çok mu orijinal?