Baştan alalım...
Ne dedi Kılıçdaroğlu beş gün önce?
Bunu şöyle sormak belki daha doğru...
CHP'nin başına kaset kumpasıyla yerleştirilen megafondan Türkiye'ye nasıl seslendiler?
"Bu ülkede böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden gerçekleştirmezsiniz? Açık ve net."
Peki biz ne yaptık?
Rezalet dedik.
Kılıçdaroğlu söylediğine göre espri sayalım, gitsin diyenler oldu.
"Yine tansiyonu yükseltti; kandan söz edecek kadar saçmalıyor" diye kızıldı.
Ya da "hani kutuplaşmadan şikâyet ediyorlardı, şimdi bizzat kendileri cephe kazıyor" denildi.
Hepsinde az çok haklılık payı vardı ama dikkatimizi yine esas noktaya odaklayamadık.
***
Defalarca yazdım...
Sürekli "Kılıçdaroğlu saçmalıyor" deyip durmak onun üzerinden ciddi bir strateji yürütenlerin işine yarıyor; perdeyi kalınlaştırıyor.
Düşünün...
Adam birkaç yıl içinde CHP gibi bir partiyi PKK destekçiliğinin eşiğine getirdi.
Daha önemlisi partinin seçmen tabanını (başta Baykal olmak üzere bazıları anlamak istemiyor ama) dahi dönüştürdü; muazzam bir kafa karışıklığı içinde sağa sola; "her yola" gelir hale soktu.
Bu saçmalamak olamaz, bu kadar saçmalanamaz!
Beş gün önce Kılıçdaroğlu'nun yaptığı çıkışta asıl odaklanılacak yer "Başkanlık sistemi" lafıdır.
Peki derdi, gerçekten başkanlık sistemi mi? Hayır!
Dünya sisteminin merkezindeki bazı güçler (onlara "Büyük paralel" de diyebiliriz) CHP Genel Başkanı'nı kullanarak Türkiye'yi korkutmak istiyor.
Nasıl mı?
Artık Türkiye'de güçlü lider ve bu gücü pekiştirecek düzenlemeler istenmediğini beyan ederek...
Israr ederseniz, kan çıkar" diye tehdit ederek...
Neden? Çünkü dünya dönüşecek ve Türkiye'nin buna itiraz etmemesi, müdahil olmaması gerekiyor.