Nerdeyse her gün kıyısına veya çok yakınında bir yere gidip oturuyorum.
Çay, kahve...
Bol bol okuma, yazı, çizi işleri...
Eş, dost sohbetleri...
Ama ne oluyor?
Çoğu kez eve dönerken, yani gökyüzüyle el ele verip gümüşi bir örtüyle akşamı karşılamaya hazırlandığı saatlerde fark ediyorum onu.
O zaman üzülüyorum...
Böylesi bir manzara karşısında ne çabuk kayıtsızlığa meyil ettiğimize şaşırıp üzülüyorum.
Yanı başında yaşıyor olmaya şükretmeyi ve ona uzun uzun bakmanın değerini ıskalamayı aklım almıyor.
Anlamışsınızdır.
Boğaziçi'nden söz ediyorum.
Böyle vefasızlık anlarımızda yapacağımız en iyi şey yalnızlığımızın hapishanesinden çıkıp başkalarına bakmak ve halkın yaklaşımını rehber almaktır.
Halk değer bilmek, nimetin hakkını vermek konusunda benzersiz bir öğretmendir.
Son zamanlarda başta Üsküdarlılar olmak üzere İstanbul halkı hepimize böyle bir ders veriyor.
Nasıl mı?
Anlatayım...
Geçtiğimiz yaz Üsküdar Belediyesi İstanbulluları ücretsiz Boğaz turuna çıkarmak için 54 metrelik bir gemiyi hizmete sundu.
Adı da pek güzel: Valide Sultan Gemisi...
Gemi o günden beri günde dört sefer yapıyor ve dolup taşıyor. İnsanlar rehber eşliğinde gördükleri yerlerin tarihini öğrenerek, çayını içip simidini yiyerek Boğaz'da "akıp gitme"nin tadını çıkartıyor.
Bu bütün tahminlerin ötesinde bir ilgiye işaret ediyor.
Yani hem belediyecilik hem de sosyolojik açıdan gerçek anlamda bir vakıayla karşı karşıya