Baştan söyleyeyim...
Bu yazıya şöyle bir bakıp geçilecek!
Çünkü hem daha önce test ettim, hem de medyadaki dijital okunma oranlarından az çok haberdarım.
Partilerin teşkilat yapıları, iç problemleri ve ihtiyaçları konusundaki yorumlar bizzat aktif partililerin bile ilgisini çekmiyor.
İlginç, değil mi?
Üzerinde uzun uzun durmaya ve çalışma yapmaya değer bir durum.
Neyse, uzatmadan konuya gireyim...
Malum, "metal yorgunluğu" deyimi genel olarak bir metalin vasıflarını yitirmeye başlaması anlamını taşır.
Mesela teorik olarak paslanma ihtimali olmayan bir metalin paslanmaya başladığını gözlersiniz...
Veya önceden hiç belirti vermemesine karşın gün gelir gerçekle yüzleşirsiniz; meğer metal içinden yıpranıp sağlamlığını kaybetmiş.
Bu bakımdan, Erdoğan'ın AK Parti teşkilatı için yaptığı "metal yorgunluğu" vurgusu çok derin noktalara işaret ediyor.
Ancak bana kalırsa...
"Mental yorgunluk" (zihinsel bitkinlik / tembelleşme) kavramını da devreye katmak gerekiyor.
Bir ilimizin gençlik kolları yöneticilerinden dinledim.
Geçenlerde CHP'lilerin saldırısına uğramışlar.
Şikâyetçi olmuşlar ve iş karakola kadar uzanmış.
Partinin o ilde kalburüstü bir yığın hukukçusu var.
Hiçbiri yerinden, evinden, ofisinden kalkıp çocuklara yardıma gelmemiş.
Karakolun bir sokak ötesindeki evinde oturan hukukçu vekil ise "şikâyetçi olduğunuza göre sorun çıkmaz, bana ihtiyacınız yok, halledersiniz" demiş.
Bu münferit bir olay mı, diye sordum.
"Hayır, durum epeydir böyle!" dediler.
Buyrun bakalım...
Nedir bu?
Metal mi, mental mi, ne tür bir yorgunluk?
Yoksa ikisi birden mi?