Haşmet Babaoğlu Sabah Gazetesi

Mezarlıkta bir gün...

Pembe granitten kocaman bir kaya... Bir general kabri. Servilerin gölgesinde kamuflaja yatmış ağır bir tank gibi duran kayanın çevresinden dolanıyorum. Neredeyim ben? Ferforje demirden kuş kafesi gibi tasarlanmış, bir yanıyla...

12 Aralık 2015 | 418 okunma

Pembe granitten kocaman bir kaya...
Bir general kabri.
Servilerin gölgesinde kamuflaja yatmış ağır bir tank gibi duran kayanın çevresinden dolanıyorum.
Neredeyim ben?
Ferforje demirden kuş kafesi gibi tasarlanmış, bir yanıyla çok hüzünlü fakat güzel bir kabir vardı şurada bir yerde. Sarmaşıklar dolanmıştı hani. Bir yanında kırmızı bir gül açar dururdu.
O nerede?
Karşıma çıkan mezarlık görevlilerinden birine soruyorum. "Kaldırdılar" diyor; sonra eliyle ölüm hakikatinden çok mermer denilen maddeyi yücelten tuhaf bir yapıyı gösteriyor. "Paslanıyor, her seferinde boya istiyor diye aile kafesi söktürdü, bunu yaptırdı."
Kimisi unutulmuş, kimisi çiçek tarhına dönüşmüş birkaç mezarın arasından yürüyorum.
Derken karşıma mezarlığın orta yerinde yeni tip bir konut sitesi çıkıyor sanki...
Kayısı renginde taşlardan inşa edilmiş beş gökdelen, geniş bir park alanı, yürüyüş yolları düşünün. İşte böyle bir sitenin büyükçe tutulmuş bir maketi yerleştirilmiş gibi.
İsimlere bakınca anlıyorum, pek tanınmış bir müteahhit ailenin kabristanı. 

***


Mezarlıklar yaşayanlara ahireti hatırlatırdı ya... 
Ölüm dünya hayatının biricik hakikatiydi, gerisi belki toptan yalandı. Ölüme doğuyorduk nihayetinde.
Ve ne kadar kaçarsak kaçalım bu hakikat hiç değilse mezarlıklarda kafamıza dank ederdi ya...

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ne oluyor, ne olacak? 21 Kasım 2024 | 437 Okunma Çığ 19 Kasım 2024 | 386 Okunma ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? 18 Kasım 2024 | 504 Okunma ‘Ben... şey... inanacağım’ 17 Kasım 2024 | 119 Okunma Haftanın notları: Maneviyat ölünce... 16 Kasım 2024 | 172 Okunma