Bir süredir Türkiye üzerinde karanlık bir bulut dolaşıyor.
Toplu hipnoz sanki... İyi çalışılmış, sabırla uygulanan bir "zihin kontrol" ve imaj süreci...
Bir stratejisi var.
Buna "politikleştirilmiş nefret stratejisi" demek doğru olabilir.
Bunun için toplumsal ve siyasal muhalefetin karakter değiştirip duygusal bir tepkiye dönüşmesi gerekiyordu.
Bu bir ölçüde başarıldı.
Nefret duygusu Erdoğan ve Erdoğan'ı sevenler üzerinde odaklanarak yoğunlaştırıldı. Şimdi toplumun bütün kesimlerine yayılsın isteniyor.
Seçim sonrasının asıl tatsız yanı koalisyon mecburiyeti değil, bu tablodur.
Birbirindeki farkları yüce gönüllülükle kabullenen bir toplum yerine birbirine diş bileyen bir toplum tablosu.
Oysa bilmek gerekir ki...
Kırgınlıklar ezikliğe, yoksunluklar hasete, hatalar suça dönüştüğünde...
Ve "Ah, ne halt ettik biz!" diye dövünmek kâr etmez, geç kalınmıştır.
O yüzden sadece siyasetçiler düzeyinde değil, sıradan vatandaşlar olarak da "ergen ruhlu siyaset" diline derhal son vermemiz gerekiyor.
Söylemesi kadar kolay mı bunu yapmak?
Hayır! Çok zor.
Hatta belki de Y Kuşağı gençlerinin geyik ve haset arasında gidip geldiği Twitter gibi sosyal medya alanlarından çekilmek ve onları kendi oyun havuzlarında oynamaya bırakmak gerekiyor.
Yapabilir miyiz? Hayır!