Dünya sisteminde farklılıkların dost edinildiği, melezliğin yüceltildiği, karşıtlıkların barıştırıldığı dönem kapanıyor.
Batı, şairin diliyle "kısmet, kafes, han, hamam, şadırvan"dan ibaret "oryantal" bir dünya tahayyülüne dahi katlanamıyor artık.
Geçiş dönemindeyiz.
Yeni dünya düzeni için geçiş dönemi tablosu az çok ortaya çıktı.
Mezhep ve radikal siyaset çatışmaları içinde tükenmiş Müslümanlar; demokrasi ihraç ediyoruz diyerek çoraklaştırılmış ülkeler; "dinde köklü reformlar" müjdeleyip başkentini kadim Kahire'den öteye taşımak isteyen Sisiler ve mali destekçileri...
Tablo bu.
Çünkü Batı bundan böyle ya kendi mutlak benzerleriyle ittifak yapmak istiyor ya da çiftlik (koloni) kahyaları talep ediyor.
O yüzden tekrarlayıp duruyorum; eski emperyalizm teorilerini, bildik globalizm masallarını bir yana bırakın...
Karşımızdaki canavar apaçık biçimde yeni-kolonyalizmdir.
Bu meseleyi yeniden ve biraz köşeli biçimde vurgulamamın sebebine gelince...
Bugünlerde içimiz yanarak, utanç ve öfkeyle Srebrenica soykırımını konuşuyoruz ya...
Stratejik değişim o günlerde başladı.
BM askerlerinin gözetiminde gerçekleşmiş korkunç bir katliamdan söz ediyoruz nihayetinde.
Üzerlerinden defalarca buldozerlerle geçilmiş erkek, kadın, çocuk cesetleri...
Barbarlık bu kadarla kalmamıştı. Bosna'daki İslam'a dair bütün izler ve Osmanlı tarihi eserleri yerle bir edilmeye çalışılmıştı.
Peki neden?