Uzun süre "panik atak"tan çeken biri geldiği son noktayı şöyle
anlatmıştı...
"Çok yorucuydu ama heyecanlıydı. Hep bir telaş, hep kavga hali...
Sürekli yüksek nabız, hep soluk soluğa... Sonra bir gün arkamdan
koşan depresyon yetişti, beni yakaladı. Kılıcımı toprağa gömdüm.
Artık kavga edecek gücüm bile kalmamıştı. Battaniyemin altına
girdim ve çıkmadım. Bir hekim duruma el koyuncaya kadar sabahları
uyanmak bile istemedim."
Endişe ve panik duygusuyla başlayan sürecin nasıl gelişip nasıl
sonlandığı ancak bu kadar iyi dile getirilebilir!
Peki ben neden yazıma böyle başladım?
Yine bir "insan hali"ni konuşmak için mi?
Hayır!
Toplumsal /siyasal bir psikolojiyi anlatmak istiyorum.
Bizi doğrudan ilgilendiren ve özellikle geçtiğimiz hafta sonu bazı
odakların bizi içine itmek istedikleri bir hal bu...
Neden?
İyi veya kötü niyetle...
İkinci dalga geliyor, gevşemeyin, savaş yeni başlıyor ve benzeri
laflarla toplumda endişe ve panik duygusu kışkırtılıyorsa eğer,
bilin ki bu sonunda bir tuzak olup çıkar.
Çünkü sonunda toplum yorulur, depresyon baskın çıkar. Oyunu
kuranlar bunu bilirler.
***
17/25 Aralık'ı, 15 Temmuz'u yapan örgüt ve onu kullanan küresel
irade elbette pes etmeyecek.