Günümüz insanı... Onu beğeniyor, şunu beğeniyor; ondan hoşlanıyor, bundan hoşlanıyor. Fakat hiçbir şeyi, hiç kimseyi sevmiyor. Bir nevi artistik patinaj. Tökezleyip düşünceye kadar hayatın üzerinden kayıp geçiyor... Sonrası tedavisi zor bir süreç. Çünkü iyileşenler, sevenlerdir.
***
Günümüz insanı... Onu aşağılıyor, bunu itiyor; ondan nefret
ediyor, şundan tiksiniyor. Neleri sevdiğini sorun ona. Ya şaşırıp
susacak ya da bir yığın yaveliği art arda sıralayacak. Neden peki?
Neden nefret ettiklerine bu kadar bağlı, sevdiklerine karşı bu
kadar gevşek? İçten içe kendisinin de bir "pislik" olduğuna
inanmaya başladığından mı?
Günümüz insanı... Özgürlüğünü güvenliğe feda etmiş, aklını
medyaya teslim etmiş, geleceğini kredi karşılığında ipotek etmiş.
Yani düpedüz bir mahpus!
Günümüz insanı... Acı çekmekten öyle korkuyor ki, kalbi her
gün biraz daha boşalıyor. Bu boşluğu ya hoş sözlerin tesellisiyle
doldurmaya çalışıyor ya da bütün acıları ağrılara, sancılara
dönüştürüyor. Birinci yol çakma sufiliğe güç veriyor,
ikinci yol hastanelerikutsallaştırıyor.