Dünya işlerinin gücü karşısında tırsıp teslim olan insanı "huzurlu"; hayret ve heyecanı terk ederek yaşamayı "sükunet" diye pazarlıyorlar. Kanma sakın!
***Belki de şöyle lanetli bir çizgi var: Kandırmaya kendinden başlıyorsun ve sonra başkalarıyla devam ediyorsun.
***Zenginmiş gibi yapıyor.
Mutluymuş gibi, iyiymiş gibi, dürüstmüş gibi, en beteri de aşıkmış
gibi yapıyor.
Çok biliyormuş gibi, çok düşünüyormuş gibi, çok hissediyormuş gibi
yapıyor.
Anlıyormuş gibi, anlaşıyormuş gibi yapıyor.
Yaşamak, böyle böyle bir performans sanatına dönüşüyor!
Gülünç mü? Evet!
Acıklı mı? Çok!
Hayatını değiştirmeye yanaşmayanlara "kendini iyi hissetme" hizmeti veren "uzmanlıklar" çoğalıyor. Nevzuhur yaşam koçları, kişisel gelişimciler, hayatta başarısız olduğuna inananlara hiç değilse zayıflama başarısını (!) tattıran diyetisyenler, vs. Sonuç? Kronik mutsuzluk ve bunu gizlemek üzere uydurulmuş yalanlar.
***Kendini iyi hissetmek... Bütün hedefi buymuş. Öyle diyor. Hepsi bu mu, diye soruyorum. Bunca iş, güç, başarı azmi, gelişim kursları, çantada taşınan kılavuz kitaplar, kıyısından köşesinden tasavvufa bulaşmaya çalışmalar, sık sık çıkılan yolculuklar bu kadarcık bir şey için mi? Yüzünden bulutlar geçiyor. Ya sonra, diyorum. Hemen konuyu değiştiriyor. Çünkü devam etsek kendini kötü hissedecek...