Hayret ve haşyet bu değil, yapma güzel! Sabah akşam birbirinden uyduruk sırları, bitmez tükenmez şifreleri, şüpheli kıyamet alametlerini konuşup tartışmak; "gayb"a dair ne varsa onu kurcalamak din değil, dünya değil, hayat değil!.. Belki farkında değilsiniz fakat bir tür kitlesel "unutma/unutturma" operasyonuna alet olmuş gidiyorsunuz! Hani iyiye uyacak, kötüden sakınacaktık? Hani adil olacak, merhametli olacak ve "dosdoğru yol"dan ayrılmayacaktık?
***
Televizyon şovlarının, dizilerin, çoksatar kitapların, Hollywood
filmlerinin ve popüler endişelerin ürünü bir tip... Aklını fikrini
evrenin yok oluşuna takmış ama kendi kıyametini (ölümünü) unutmuş
insan! Malumat çok, şuur yok!
***
Müreffeh insanlarla gelişmiş ülkeler birbirlerine çok benziyorlar.
Acı çekmekten ölesiye korkuyorlar. Acıdan kaçmak için gözlerini
kırpmadan yakınlarını feda edebilirler.
***
Sevgisiz, merhametsiz, sevinçsiz bir dünyada beklemek...
Direniş.
***
Ummak, hayal etmek, âşık olmak, özlemek... En sahi yanlarımızı
ifade eden bu hallerimize daha yakından bakın, hatta biraz derinine
doğru bakın. O zaman göreceksiniz ki, hepsi "büyük bekleyiş"in
parçalarıdır. Aslında her an bekleriz. Ölümü mü? Belki. Fakat daha
doğrusu şudur: Doğumumuzun bizi kopardığı esas parçamıza geri
dönüşü, yeniden buluşmayı bekleriz.