ASFALT KOKUSU. Şafak vakti aniden yola çıkışların, "bir şehri tam kalbinden vurup gitme"lerin kokusu... Benim için fesleğen, hanımeli kokusu neyse, asfalt kokusu da öyledir.
BİLMEK. Önce öğrenirsin. Ama bazen bütün öğrendiklerin uçar gider. Bilmek, sonra gelir. Bilebilmek için yalnız kalmak gerekir.
DEVİNİM. Zaman zaman solcu sinemacılarda, Kemalist yazar çizer takımında ve "okumuş" görünmek isteyen yazlık site sakinlerinde görülen bir hal. Tuhaf, uygunsuz, takır tukur, hatta gülünç. İşin şakası bir yana, bir tarihte TDK oturmuş Arapça "hareket etmek" fiiline uygun bir Türkçe karşılık aramış ve bula bula bunu bulmuş. Olmamış tabii! Olmaz! Sonra "devinim" zaman içinde düpedüz "hareket"i değil de, "dinamizm"i işaret eder hale gelmiş. Mesela "toplumsal devinim" denilince söyleyenin müktesebatı hakkında bir fikrimiz oluyor ama kulağa da çok ters gelmiyor.
DONDURMACI. Çocukluğa seyahat istasyonu... Kayıp cennetin hatırası...
EYLÜL. Gitgide sararan gün ışığı. Akşam üzerleri kabaran melankoli. Pasaport kontrolünden geçtikten sonra dönüp seni uğurlayan sevgiliye son bir bakış.
NEFRET. Şiddetli bir yakınlık biçimi... Edebiyat tarihçisi ve psikanalist Borch-Jacobsen'in şu sözleri geldi aklıma: "Nefret, öznesinin hemen elinin altında olmasını ister; dokunarak tahrip eder."
NİYET. Gönlün planı... Genç bir adam yapıp edecekleri hakkında bir sürü şey anlatıyor. Projeler, hesaplar, kitaplar, hedefler, vd. Durdurup soruyorum; "niyetin ne?" Takılıp kalıyor. Çıt yok!