10 Ağustos 2000 sabahı erken saatler...
Rus donanmasına bağlı nükleer denizaltı K-141 Kursk üç gün sürecek
rutin eğitim atış tatbikatları için Kuzey Buz Denizi'ne
açılıyor.
Daha birkaç hafta önce donanmanın "en iyi denizaltıcıları" brövesi
takan mürettebatın keyfi yerinde.
Başkanlığının henüz başlarında olan Vladimir Putin ise binlerce
kilometre uzakta, Karadeniz kıyısında tatil yapıyor.
12 Ağustos gece yarısı Norveç deprem sismografları art arda
sarsıntılar kaydetmeye başlıyor. Kursk'un çok yakınında üç Amerikan
denizaltısı gözlem seyrindeydi:
USS Memphis, USS Toledo, HMS Splendid. Onlara soruluyor. "Sorun
yok" cevabı alınıyor.
Oysa o sırada 14 bin tonluk Kursk burnundan başlayarak okyanusun
dibine doğru batıyor.
***
Dünya olaydan 14 Ağustos'ta haberdar oldu. Medya şok içindeydi.
Rus Kuzey Donanması Harekât Başkanlığı dört dakika süren bir basın
açıklaması yapmıştı; sadece dört dakika.
Batı medyası Putin'in tavrı için "kulakları sağır eden bir
sessizlik" diyordu.
Rusya lideri 22 Ağustos'ta yazlığını terk edip Kuzey'e uçtu ve
Kursk'ta hayatını kaybeden denizcilerin aileleriyle buluşup derin
üzüntüsünü bildirdi.
Olayın nedeni mi?
Çok teori var, hakikat ise hâlâ karanlıkta.
***
Bu olayı neden hatırlattım, diyecek olursanız...
ABD'nin apar topar 36 Rus diplomatı sınır dışı edişinden Rus
diplomatlarının şüpheli ölümlerine kadar birçok olayda Putin'in
sakin görünen tutumu dikkatinizi çekmiyor mu? Buna en son ABD
füzelerinin Suriye'de El Şayrat üssünü vuruşu karşısındaki mesafeli
duruşunu da ekleyebilirsiniz.
Doğrusu, ne zaman eş dost bir araya gelip bu konuları açsak, laf
dönüp dolaşıp Rusya Devlet Başkanı'nın "uğultulu sessizlik" haline
geliyor.
Oysa modern Rusya uzmanları ise Kursk'un batışından beri Putin'in
bu haline aşinalar.
Belki bir tek Rus uçağını düşürdüğümüzde Putin "kendini kaybetmiş"
gibi bir tepki göstermişti. Buraya mim koymalı!
***