Çok sert günlerdeyiz...
Düşman hiç vazgeçmeksizin her yolu kullanarak "millet" olma
azmimizi kırmaya çalışıyor.
Direniyoruz.
Bu gerçeği görmezden gelmek, kaçmak, saklanmak imkânsız.
Böyle bir durumda...
Gazetelerde yazıp çizenlerin, tv kanallarında karşılıklı
tartışanların ülkenin gündemine odaklanmasından daha normal ne
olabilir?
Fakat bakıyorum da...
Sağlık ve tıp sektörü üzerine tartışmalar en sıcak siyasi gündemi
bile kenara itip kendine alan bulabiliyor.
Meraklısı da, takipçisi de çok.
Hatta şu veya bu uzmandan yana hizipleşenler; farklı uzmanların
tavsiyelerini tartışırken birbirine küsenler var.
İstiyorum ki, medyatik sağlık anlayışımız konusunda bugün iki çift
laf edeyim.
***
Aslında ne tuhaf!
Medya ve tıp sektörü el ele öyle bir tablo oluşturuyor ki...
Sağlık sanki daha doğarken kaybettiğimiz bir şey.
Beden, sanki sağlığın doğal düşmanı.
O yüzden uzmanlara muhtacız.
Aranan sağlığın ancak tıp sektörünün yardımıyla bulunabileceğine
inandırılıyoruz.
Tahlilleri yapılmayan, laboratuvara gönderilmek üzere kan ve idrar
örnekleri alınmayan bir kişiye "henüz olmamış" muamelesi
çekiliyor.
Hele beslenme konusu ayrı âlem...
Bir oturuşta beş paket cipsi mideye indirip "hakikaten ya, çok kötü
besleniyoruz" diye durmadan yakınan insanlar tanıyorum.
Çünkü uzmanların sözlerine uymasan bile onaylaman şart.