Durmadan sağlıktan söz ediyor. Hastalıkları ve sağlığın düşmanlarını öyle anlatıyor ki, hani neredeyse "ballandırarak" anlattığını iddia edeceğim.
Onu yıllardır tanıyorum. Aslında gayet sevimli, orta yaş sınırına varmış bir anne.
Eskiden böyle değildi. Dünyanın güzelliklerinden, insanın çilesinden, filmlerden, kitaplardan konuşurduk.
Şimdi sağlık aşağı, sağlık yukarı!
Çok tükettiğimiz besin maddelerinin insan sağlığına korkunç zararlarını listeliyor.
Tehlikeler, tehlikeler...
Bir "iç ve dış tehditler" listesi yapmış ki, eyvah!
Tabii gururla dile getirdiği şeyler de var: Gazlı içecekleri hayatından çıkarmış, bazı çay, kahve türlerini zihninden bile silmiş!
***
Geçen gün yine aynı konuları açınca durup dikkatlice baktım ona...
İçinde biriken derin kırgınlıkların acısını böyle çıkartacağını mı sanıyordu?
Bir iki soru sordum. Hayat, iş, güç, aile...
Gözleri gibi sözlerini de kaçırıyordu.
Müthiş bir gelecek endişesi kaplamıştı ruhunu!
Hatta artık dilimizde bir "gelecek zaman kipi"nin bulunmasından bile nefret eder hale gelmişti!
Dünyanın onu ve ailesini korumadığını düşünüyordu.
Elinden gelen şey, sağlığını korumaktı. Popüler kültür ve medya imdadına yetişmiş, onu asıl korkularından uzaklaştıracak biçimde sağlık korkusuna hapsetmişti.
İçindeki gelecek endişesi, "zararlı besin endişesi"yle yer değiştirivermişti.
Ah o aldatan rahatlama!