Gündemin patırtısı içinde gözümden kaçmış.
Yeni öğrendim...
Şoko Asahara Temmuz'un 5'inde asılarak idam edilmiş.
Gençler bilmez ama 90'lı yıllarda ondan ne çok söz etmiştik.
İdamlar iki binlerin başında yapılsaydı böyle küçük haberlerle geçiştirilir miydi?
Peki kimdi bu adam?
1995'te Tokyo metrosuna sarin gazı saldırısı yapan ve on üç kişinin ölümüne neden olan Aum Şirinkyo adındaki inanç grubunun (kült) lideriydi.
Çoğunluğu yüksek eğitimlilerden oluşan garip bir yapıydı.
Asahara'nın bağlıları paralel devlet gibi örgütleniyorlar (mesela grubun sözü emir sayılan "iç işleri" ve "savunma" bakanları vardı) ve "yaklaşan kıyameti daha da yaklaştırmak için" robot askerler gibi davranıyorlardı.
Daha sonra anlaşıldı ki, eylemlere hücre modeliyle birbirinden bağımsız çıkan müritler, ayinlerde bir araya geldiklerinde Asahara'nın maskesini takıp kurutulmuş beden salgılarını yiyorlardı.
(Uydurulmuş "komünyon" ayini.)
Birçok insan haklı olarak şunu soruyor: Neden 23 yıl sonra ve sessiz sedasız?
"Son temyiz hakkı"nın beklendiğinden söz edenler var ama Japonya Adalet Bakanı Yoko Kavakami'nin bu yöndeki sorulara "fazla yorumdan kaçınalım" demesi manidar.
Sanırım esas gerekçe iki çerçevede el alınabilir.
Aum dağıtıldıktan sonra bağlılar iki grup halinde devam ediyordu.
Bunlardan Alef adını alan hakkında Japonya İstihbarat Servisi sürekli "tehlike devam ediyor" raporları veriyordu.
İkinci gerekçe daha açık...
Japon İmparatoru gelecek yıl tahtan veliaht prens adına feragat edecek ve çok sayıda kitlesel tören yapılacak ve 2020'de de Tokyo'da olimpiyatlar var.
Devlet, risk almak istemiyor ve idamlar yoluyla örgüte bir kez daha "hizaya girin" mesajı vermiş oldu. *** Bu konulara sık sık değiniyorum.
Çünkü 2013'ten beri FETÖ ve benzerleri üzerinden vurguladığım bir nokta var.
"Modern kültler"in geleneksel cemaatlerden çok farklı yapılar olduğunu anlamak ve öğrenmek zorundayız.
Niçin?
Toplum olarak aldatılmamak, çelme yiyip düşmemek için...