Birlikteyken bile tek başınaymış gibi yiyip içiyor; bir köşede yalnızmış gibi seviyor; kendi kendimize seviniyor, düşünüyor, hisleniyoruz.
Oysa eskileri hatırlayın, babalarınızı, dedelerinizi, nineleriniz...
Sevdikleriyle paylaşmadıkça ne bir lokma geçerdi boğazlarından, ne de ferahlatan bir nefes!
Çünkü sevinç böyle bir şeydi.
Ancak birlikte gerçekleşirdi.
Nostalji olsun diye söylemiyorum.
Şimdilerde ortalığa hâkim olan atmosferi resmedebilmek için bu kıyaslamaya mecburum.
Dikkat etmiyor musunuz?
Seviyorum diyoruz ama sevgimizden sevinç doğmuyor.
Sevindiğimizi söylüyoruz ama gözlerimizde küçücük bir pırıltıya bile yol açmıyor.
Sonra ne yapıyoruz?
Facebook'u, Twitter'ı, Instagram'ı açıp...
Bir güzel adamın, Mehmet öğretmenin kamyonların korna çalışına bile âşık engelli öğrencisini mutlu etmek için okulun bahçesine kamyon getirdiği anın videosunu dönüp dönüp izliyoruz.
İki gündür izlenme rekorları kırıyor bu video.
Çok güzel çünkü!
Sevinç duygusuna dair unuttuğumuz ne varsa hepsini hatırlatacak kadar güzel.
Fakat bir yandan da korkuyorum; sonunda video ünlendiğiyle kalacak, çok geçmeden nobran hayatlarımıza geri döneceğiz.