Haşmet Babaoğlu Sabah Gazetesi

Şık yalanlar

Diyorum ya...  Yalanlar kendini "doğrular" diye pazarlamaya başlamış ve satıcısı da çıkmışsa, korkacaksın!  Çünkü o zaman, doğrular uygun vakti bekleyinceye kadar ortalıktan...

04 Ağustos 2015 | 729 okunma

Diyorum ya... 
Yalanlar kendini "doğrular" diye pazarlamaya başlamış ve satıcısı da çıkmışsa, korkacaksın! 
Çünkü o zaman, doğrular uygun vakti bekleyinceye kadar ortalıktan uzaklaşır. 
Hatta belki Nietzsche de haklıdır; öyle zamanlarda doğruyu "en çirkin adlar altında" aramak hiç de yanlış olmayabilir. 
Mesela büyük bir yalan şu sıralarda o güzelim "barış" kelimesinin ardında saklanmaya çalışıyor. 
Çözüm süreci boyunca Kandil barış yapmasın diye yapmadık şey bırakmayan; bir misyoner gibi dağlara gidip PKK liderlerine "durmayın, kanmayın, asla silah bırakmayın!" diyen reziller şimdi "barış" kampanyaları peşinde koşuyorlar. 
Oysa insan acısını ve canını önemsedikleri falan yoktu! 
Barışın kazancından kendilerine pay çıkmayacak diye korkuyorlardı. 
Şimdi de aynı yerdeler... 
Vicdan konformizmi, aydın çevrede şık görünme ve küreselcilerle işbirliğinden ötesi ilgilendirmiyor onları. 
Ve şunu da asla yutmayız: Onlar sekülerler arası barış istiyorlar! 
PKK'dan Nişantaşı'na, darbe Mısır'ından The Economist'e kadar uzanan geniş bir seküler yelpazenin barışından söz ediyorlar; halkların barışından değil! Onların "barış"ına inanan insanlar, milli tutumlar, yoksul halk çocukları dahil edilmiyor. 

***


Doğru gösterip yalan vuran bir başka kavram da "Türkiyelileşme"ydi. 
Güzel kavramdı. 
BDP'nin bölgesel veya etnik karakterli bir oluşumdan "Türkiye partisi" olmaya geçmesi olumlu bir projeydi. 
İyi de bu nasıl olacaktı? 
Türkiye solunun hiçbir zaman "Türkiyelileşememiş" (ki en büyük problemleri bu olmuştur) kesimleriyle ittifak yaparak mı? 
Düşünün... 
Bir yandan kaybetmeyi zevk edinmiş Türkiye soluyla iç içe girerek... 
Bir yandan ABD ziyareti sonrası "paralel"leşerek... 
Ve oligarşik sermayenin medyasıyla flört ederek hakikaten Türkiyelileşmek mümkün müydü? 

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ne oluyor, ne olacak? 21 Kasım 2024 | 437 Okunma Çığ 19 Kasım 2024 | 386 Okunma ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? 18 Kasım 2024 | 504 Okunma ‘Ben... şey... inanacağım’ 17 Kasım 2024 | 119 Okunma Haftanın notları: Maneviyat ölünce... 16 Kasım 2024 | 172 Okunma