PAZAR SÖZLÜĞÜ:
ANTİDEPRESAN. Makarna. Hele kendin pişiriyorsan... Kaynamasını
izliyor, kokusunu içine çekiyorsan, "dişe gelir sertlikte" (al
dente) olup olmadığını tadarak kontrol ediyor ve sonra oturup bir
güzel mideye indiriyorsan...
Bir de üzerine iki yaprak taze fesleğen kondurma imkanın olduysa...
Gündelik dertlere, endişelere, kalp ağrılarına, can sıkıntısına
devadır.
AŞKLAR VE ŞARKILAR. Adam gözlerini az önce hayranlıkla baktığı
karşısındaki kadının gözlerinden alıp akşamın denizin üzerine
serdiği lacivert örtüye çeviriyor. Sonra çay bahçesinin açık
televizyonundan gelen şarkıya içinden eşlik etmeye başlıyor: "Şimdi
uzaklardasın gönül hicranla dolu." Kadının da pek farkı yok, o da
belli belirsiz mırıldanıyor:
"Hiç ayrılamam derken, kavuşmak hayal oldu." Onlara bakarken bir
kere daha anlıyorum ki, şarkılar çok acımasız.
Çünkü her seferinde bize aşkın ya geçmişte ya da çok uzakta kalmış
yerini yurdunu hatırlatıyorlar. Oradan sürgünüz.
ÇOCUKSULUK. Değeri bilinmemiş çocukluğun geride bıraktığı duygusal
boşluk çocuksulukla doldurulabilir mi?
Olmayacak şey... Fakat ortalık üç yaşında bir çocuk gibi şımaran
elli yaş üstü ünlülerle dolu. Çocuksuluk yeni popüler kültür
promosyonu. Oysa nasıl acıklı bir şımarıklık ve taşkınlık hali!
Nasıl önü alınamaz bir sevilme ve güvenlik açlığı!