Malum, hem sivil/ asker bürokrasinin vesayetinden hem de
"bürokratik oligarşi"den çok konuştuk, çok yakındık.
2002'de bir yol açıldı.
O günden başlayarak Erdoğan ve AK Parti uzun yolunda önüne çıkan bu
engelleri kaldırıp bir kenara atmak için çok uğraştı.
Hırpalayıcıydı. Yara bere içinde kalındı.
Yanlışlar, yanıltılmalar birbirini izledi, doğruları görmek zaman
aldı.
Her köşe başından FETÖ çıktı ama çok şükür ki, atılan her adımda
millet Erdoğan'ın arkasında durdu, güç verdi.
Nihayet eski kuşakların hayal bile edemeyeceği şeyler oldu, vesayet
rejimi sindirildi.
Geriye "bürokratik oligarşi"nin inatçı direnişi kalmıştı. O da yeni
anayasa veCumhurbaşkanlığı sisteminin kabul edilmesiyle umarım ki,
yavaş yavaş sönümlenme sürecine girecektir.
Bir de benim de yazılarımda sık sık hatırlattığım
"sermaye oligarşi"si var.
Dar bir sermaye tekeli, belli aileler grubu, en tepedeki
finans ve üretim karar mekanizması, para sahiplerinin her şeye
tepeden bakan ve yönlendiren gücü, vd.
Nasıl ele alırsanız alın ama bu olgu demokratik rejimlerin
"sahiciliği"ni şüpheli hale getiriyor ve iktidarları
yıpratıyor.
Fakat şimdi sizi hayallere sürükleyeceğimi sanıyorsanız,
yanılıyorsunuz.
Çünkü demokratik temsil sistemlerinin sermaye
oligarşileriyle baş etmesi çok zor iştir. Ayrıca
oligarkların global kapitalizmle göbekten bağları ve
milli çıkarlar yerine çoğu zaman global çıkarlara
hizmet ediyor olmaları da ciddi bir
sorundur.