Gidişat insanlığı çatır çatır ikiye ayırıyor" diyor
ekrandaki uzman konuk...
Çatır çatır...
Öyle söylüyor ki, kulağımın içi çatırdıyor.
Hah, nihayet bir ekonomi kanalında bütün sertliğiyle orta sınıfın
ortadan kaldırılış hikayesi dile getirilecek, diye geçiriyorum
içimden...
Oligarşi ve "şapşallaştırılmış" kitleler diye mi
ikiye ayrılıyoruz?
Müreffeh seçkinlerle aşırı genişlemiş yoksul
kalabalıklar olarak mı?
Fakat uzman konuk hafiften kıkırdayarak, "Bir kısmımız spiritüel ve
doğaya dönük meselelere odaklanacak, diğer kısmımız da dijital ve
sanal dünyanın içine dalacak" diyor.
Yutkunup kalıyorum.
Bu mudur yani?
Ama herkes durduğu yerden bakıyor işte dünyaya...
Ve o yüzden hepimiz bir miktar körüz.
Zaten olayların hızı da başımızı döndürüyor, mide bulantımızı
hiçbir şey bastıramıyor.
Sosyal medya hesaplarımın "direkt mesaj" bölümü iki
gündür dolup taşıyor.
Eş dost...
Okurlar...
Takipçiler...
Hepsi hemen hemen aynı cümlelerle şunu yazıyor: "Tam aşılıyım,
mRNA'lı hatırlatma dozumu da kaçırmadım ama Kovid'i çok
sıkıntılı geçiriyorum. Sizlerin gündeme getirdiği sorular
şimdi kafama dank ediyor... Bulaşmayı ve virüse tekrar
tekrar yakalanmayı önlemeyen aşılar için bu ısrar
niye?"
Doğrusu, bu mesajlara cevap vermek yerine lafı geçiştiriyorum.
Bu işi New York Times'a ve DSÖ'ye ibadet eden medya
duayenlerine bırakıyorum.
İyisi mi...
Onlara uyun; hatırlatma dozunuzu da yenisiyle bir daha
hatırlatın!
Hatta şimdiden 6. ve 7. dozlarınız için hazırlanın.
Bana gelince...
Önümüze koyulan "mantık" karşısında pes ettim.
Ben pes etmesem, ettirecekler...